31 Ekim 2011 Pazartesi

GLAY: STREET LIFE




Glay sevgim ayrı ve çoook uzundur. Detaylandırmaya pek gerek yok.

Son iki gündür aniden Street Life' a sardım yine ki bence grubun en güzel parçalarındandır;

30 Ekim 2011 Pazar

HELLO GHOST (HELLOWOO GOSEUTEU) : Sevimli Hayeletler..



Bana kalırsa 2010' un kendi çapında takılan başarılı filmlerinden bir tanesi. Gayet sade ama sevimli bir Yeong-tak Kim filmi.

Esas oğlanımız Tae- Hyun Cha kimsesiz hatta kimsenin adını bilmediği, yalnız, hayattan baymış bir insanken farklı intihar şekilleri dener ve her seferinde başarısız olur. Son girişimi de başarısız olunca hastanede gözlerini açar ve 4 adet hayaletle tanışır ve hayatı değişiverir.

Tae-Hyun Cha gayet iyi sürüklemiş filmi, tema parçası "only you" u da kendi seslendirmiş.



Filmin başında elemanın pop-corn yediğini sanacak kadar yüksek bir motivasyonla izlemeye başlamış olsam da filmi pür dikkat kah hüzünlenerek kah gülerek bitirdiğimi bilirim.

Sonu nereye bağlanacak derken öyle bir final yaptılar ki yerimde döndüm, oldukça başarılı buldum.

Dengeli, kararında, kendi halinde oldukça hoş bir yapım.

28 Ekim 2011 Cuma

ZOMBIE LOAN 12 - 13




Şu an ağlamak istiyorum... Bir şey tam kıvama girmişken ve en heyecanlı noktasındayken çat diye kesip bırakmak nedendir? İlgililere sorarım!

Sanırım önceden bir seri olarak planlanmış ancak 2 bölümde kesilmiş. Halbuki bu bölümlerde aslında herşey yerli yerine oturuyor gibi görünmekteydi.

12. bölümle birlikte Wheel of Fortune yapılanması ve alt departmanları ile ilgili bilgi edinirken bunlardan bir tanesinin de Ferrymen lerin oluşturduğu River bilmem ne bölümü olduğunu görüyoruz. Bu noktada seri - zaten izleyenler anlayacaktır - kökleri Antik Yunan' a kadar dayanan bu yer altı örgütünde Bekko ya da Hakko gibilerin neden Ferrymen olarak adlandırıldığını göstermekte ki cuk oturmuş denilebilir.

Adından da anlaşılabileceği gibi döngüyü sağlayan bir organizasyon olan wheel of fortune da River bilmem ne ölen ruhların karşı kıyıya geçirilmesine yardımcı olmaktadır. Bu ağırlıklı olarak Grim Reaperlar tarafından yapılmaktaysa da son zamanlarda karşılaşılan illegal zombileri yok etmek için kurulan Zombie loan ekibinin başarısı göze batmış ve iyi bir fikir olarak Hakko tarafından belirtilmiştir. ARRC - Akasha Kayıtları kavramını bilirsiniz geçmişte, şu anda ve gelecekte olmuş, olan ve olacak tüm kayıtların tüm detayları ile bulunduğu kozmik bir kayıtlar bütünüdür literatürde ve burada da bu şekilde - isyancı bir örgüt olarak bir devrim istemektedir. Tabii isyancı arkadaşları takdir etmiyor değilim ancak bunun belirli bedelleri olacağı da muhakkatır.




Velhasıl 12 bölüm de Z- Loan' ın karşısına A- Loan yani bir rakip çıkarılır ve yapılan anlaşmaya göre 1 ay içinde hedeflenen para miktarına ilk ulaşan yaşayacak diğer takım kapatılacaktır. Bu kapatılmanın grup üyeleri için ne anlama geldiği tahmin edilebilir.

Alive Loan (A - Zone) Z Loan' un upgrade hali olarak görünmektedir. Çift kılıç taşıyan Zen, Shito' nun tabancasına karşı taramalı tüfek çıkaran eleman - ki beklenen bir düşünce olmasına rağmen yardı - saçları pembe ama uzun olan ve navigatör gibi çalışan hatun ile asında A- Zoan da eğlenceli bir üçlüdür.

13. bölümde ağırlıklı olarak Z-Loan ekibinin kararlılıkları ve kadere karşı girişecekleri mücadeleyi kabullenmeleri ve yavaş yavaş hepsinin kararlı hale gelmesini görüyoruz.





*****************hayvani spoiler uyarısı *****


Shiba geri döndü daha nolsun? Reaper tarafından alındıktan sonra ARCC' nin de yardımıyla tekrar vücutlanan Shiba yine bildiğimiz ukala, umursamaz tavırlarıyla gönüllerde yer ediyor. Bu arada Zarame' nin özünü de onun çaldığı anlaşılıyor. Ölümden de sıkıldığı için belirli evreleri atlatan Shiba' nın bu sefer istediği eğlenceye ulaşmasını diliyoruz tabe...


*************************

Yazık olmuş tam A ve Z Loan' un kapışması başlamak üzereyken ve ARRC hamlesini yapacakken çat diye kesilmesi çok üzücü olmuş. İlk 11 bölümden daha güzel bir seri gelebilirdi. Kader kısmet diyelim ve Akasha kayıtlarında bir değişiklik olursa gelecekte varlığı yazılmayan bu serinin devam edeceğini umalım.


Bu yazı yazıldığı zaman serinin devamı yoktu belki şu anda değişmiştir. Yeterli derecede yaşam enerjimin olduğu bir zaman kontrol edeceğim.

22 Ekim 2011 Cumartesi

JUMONG: EFSANE PRENS




Efsane Prens adıyla televizyonda da yayınlanmış olan şu dizinin her bölümünü nasıl bir zevkle izlediğimi hatırlarım. Denizler İmparatoru, Jumong ve Muhteşem Kraliçe, yayınalayan kanalın seçtiği en süper üç dizidir bana kalırsa...




Şahane bir soundtrack e, başarılı bir kurguya, iyi bir kadroya, birbirinden sağlam karakterlere sahip ülkesinde de popüler olan bu dizinin değindiğim müziklerine bayılırım ama en çokta buna;





geçenlerde arşivden tesadüfen çıkarıp dinledim ve yine sardım;

16 Ekim 2011 Pazar

TOKYO MAGNITUDE 8.0: Beni Vurdu...



Evden çıkmamaya karar verdiğim bir gün, günler öncesinden ilk bölümünü izlediğim bu animeye devam etmeye ve bitirmeye karar verdim. Vermez olsaydım!! Şu anda bu yazıyı yazarken bu animeyi bana veren arkadaşa saydırıyorum! Zaten kendisine tekme tokat dalmaya karar verdim. Anime bittiğinde dışarı çıkıp yürüyüş yaptım sözde evde kalacak olan ben.

Animenin adından ve benim bu etkilenişimden yanlış manalar çıkmasın. Beni derinden vuran animenin adından da anlaşılacağı üzere deprem ve görüntüleri üzerine olması değil tamamen başka bir şey!






Baştan başlayayım. Netsuka Takahashi' nin yazdığı ve Masaki Tachibana' nın yönettiği 2009 yapımı bu 11 bölümlük anime 2009 da zaten ödül kazanmış. Yapımcıların ana hedeflerinden bir tanesi beklenen Tokyo Depremi şehri vurduğunda olabilecekleri mümkün olduğunca birebir yansıtmakmış. Deprem anı, hasarlar, ardından gerçekleşecekler vs...Animede depremin 2012 yılında gerçekleşeceği varsayılmış. Gerçekten de birebir durumu yansıtabilmek için oldukça kapsamlı bir araştırma yapmışlar. Artçı şoklar, oluşacak panik, insanların nasıl yönlendirileceği, hastanelerin durumu vs... Bu noktalar açısından çok başarılı anime.

Deprem esnasında kardeşi Yuuki ile birlikte şehrin bir köşesinde Robot Sergisinde olan Mirai, depremin ardından kardeşiyle birlikte yine kızı ve annesi şehrin bir ucunda olan Mari ile tanışıyorlar ve eve yürüyerek dönüşlerinin hikayesi anlatılıyor.





Serinin başarısının ikinci noktası bu üç karakterdir bana kalırsa. Ergenlik döneminde, ailesinden hoşnut olmayan, karamsar, gelecekte ne yapmak istediği hakkında bir fikri bulunmayan, insanların hala onu çocuk yerine koymasından bunalan, insanların kabalıklarından bıkmış, dünyadan nefret eden bir Mirai, ablası ve ailesiyle birlikte daha çok vakit geçirmek isteyen bir Yuuki , kızını tek başına büyütmeye çalışan, kocasının ölümüyle kendi başına hayatta durabilmek için daha da güçlenen, doğruları olan Mari.

İzlemeyenler için detaya girmeyecek olsam da dileyenler yine de devamını okumaktan kaçınsın...

Herşey Mirai' nin bu dünya yok olmalı diyerek telefonuna not düşmesiyle başlıyor ve sonra dönüş hikayeleri...

Etkileyici nokta 3; Gerçek insanları anlatıyor. Hepimizin yaşayacakları ya da yaşayabilecekleri... Böyle bir kaos anında önündekini ezerek geçecek insanlar... Bir çocuğun çırpınışına önem vermeyecek insanlar...Yolda kalana yardım etmeyecek insanlar... Tanımadığı bir yaralıyı kurtarmak için hayatını tehlikeye atacak insanlar... O anda sadece kendini düşünecek insanlar... O anda sadece başkasına yardım edecek insanlar... O anda başkalarına yardım ederek gerçekliğe odaklanacak insanlar... Ne kadar planlı olsa da ön görülemeyecek kazaları engelleyemeyecek yetkililer ve daha bir sürü...




Yolculuk devam ederken Mirai değişecek Mari ve Yuuki sayesinde. Tanıştığı insanlar sayesinde... Acısını gömüp başkalarına az da olsa yardım etmeye çalışanlar ya da robot nerd sayesinde ve yine Yuuki sayesinde.

Etkileyici yanı 4; Kesinlikle hikayesi ve kurgusu. Bu noktada daha fazla bir şey söylemeyeceğim ama bir deprem arka planına oturtulmuş hikaye ve kurgu çok etkileyici!!

Birşeyleri insan böyle durumlarda anlar daha çok. İyi ve kötüyü daha net seçer. Bunun dışında sahip olunanların değeri kaybedilince anlaşılırmış. Dokunaklı bir hikaye...

Bu kadar az bilinmesine üzüldüğüm bir anime. Ya da ben durup duruken çok etkilendim gerçi bunu yaşlılığıma bağladım sonra :) Yine de sağlam sinirleriniz yoksa gecenizin ziyan olmasını istemiyorsanız izlemeyin derim bu güzel ve başarılı animeyi, ya da ne bileyim...



Kapanışı hiç ilgimi çekmedi ama açılış parçası bu işleri iyi bilen Abingdon Boys School' dan "Your Song"- Kimi no Uta ayrıca jeneriği de ilgi çekici.

15 Ekim 2011 Cumartesi

SECRET REUNION: UI HYEONG JE...



Blood Brothers adıyla da bilinen 2010 yapımı bana kalırsa başarılı bir Jang Hun filmi. Güney Kore' de çok ilgi görmüş bu film. Bunun önemli nedenlerinden biri filmde Song Kang-Ho' nun yer alıyor olması. Yanında da bir adet Kang Don Wong.

Kısaca konuya değinmek gerekirse Kuzey Kore ajanı olan Ji Won Seoul' de üstüyle birlikte suikast düzenlerken öldürmesi gereken kişileri öldüremeyince başı derde girer. Bu esnada NIS ajanı olan Lee Han-gyu ile de yolları keşisir. Suikastın üçüncü adamı olan diğer K. Koreli ise kayıplara karışır. Kısacası herkesin kaybettiği bir olay yaşanır. 6 yıl sonra ülkesine geri dönemeyip Güney Kore' de kalmak ve gizli bir şekilde yaşamını sürdürmek zorunda kalan Ji Won ile bu olayda meslektaşlarının ölümüne sebebiyet verdiği gerekçesiyle işinden atılan bunun üzerine koreli erkeklerle vize almak için evlenip daha sonra evden kaçan ağırlıklı Vietnamlı kadınları müşterilerinin isteği üzerine bulup evlerine geri getiren ufak bir şirket kuran Lee Han- Gyu nun yolları tekrar kesişir. Her ikisi de çeşitli sebeplerden birbirini tanımıyor ayağı yaparak birlikte çalışmaya başlar.




Filmde aksiyon, dram komedi herşey yerli yerinde.Song Kang Ho için zaten söylenebilecek bir şey yok her rolün altından kalkabiliyor. Kang Dong Won da iyi performansla son derece uyumlu olarak eşlik etmiş kendisine. Hal böyle olunca film daha bir keyifli olmuş. Arada ortaya çıkan ve kırıp geçiren Koh Cheung Seok da tuzu biberi olmuş. Sonunda hafiften cıvır gibi olsa da bence kendi atmosferine pekte ters bir durum olmamış bu nedenle filmin güzelliğini etkilemiyor.

Şimdi işin içine Kuzey Kore de girdiği için insan bir an bekliyor politik bir yorumama mı gidilecek diye ama filmin ve yönetmenin böyle bir amacı yok. Filmi politikadan ziyade karakterleri üzerine yoğunlaştırmış. Pek çok konuya hafiften değiniyor ancak gidişatı dağıtmıyor ve ilgisini iki karakter ve onların durumlarından ayırmıyor ki bu denge bence filmi başarılı kılıyor.

Rough Cut' tan sonra Jang Hun bu filmde de başarılı bir iş çıkarmış diyebilirim.

9 Ekim 2011 Pazar

SHAOLIN: Vay Vay Vay kadroya gel...



Bu tarz filmleri izlediğimde her seferinde tüfek icat oldu mertlik bozuldu derim. Bu 2011 yapımı Benny Chan filmi de benim için istisna olmadı.

Zamanında afişini görmeme rağmen beni zorla sinemaya götürmek isteyenlere ayak diremişliğim vardır bu film için zira şimdi afişinde Andy Lau, Nicholas Tse, Jackie Chan görüp içim gitti ama filmi Çince izlemeyi hiç istememiştim zira anlayamayacaktım ingilizce altyazı olmadan ve bana göre dışarıdan güzelim gözüken bu filmin heba olmasını istemiyordum ki bir aya boyunca afişin önünde geçip hipnotize oldum ama direndim. Daha sonra işte yakın geçmişte sonunda oturdum Türkçe' ye İntikam Savaşçıları olarak çevrilmiş bu filmi  yine Çince ama bu sefer İngilizce altyazılarıyla izledim.

Nasıl bir film konusuna girmeden önce cıvık moda geçerek vay vay vay kadroya gel diyerek başlamak isterim. Zira Andy Lau var, Nicholas Tse var üzerine Jackie Chan var. Daha bitmedi Wu Jing ve Xing Yu var üstüne üstlük bir adet Fan Bing Bing var...vuuuu..!! Oldukça iddialı.








Filme gelirsek; Çin tarihinde pek çok kez görülen kaos dönemlerinden bir tanesinde yine hakim güçler bir Shaolin Tapınağını gözlerine kestirirler.- Güçler genelde bir tapınağı, shaolin, budist, tao, wu tang, hangisi denk gelirse gözlerine kestirir.- Kaderin bir oyunu olarak egemen güçlerin başı kendini bu tapınakta bulmuştur ve oradaki insanlarla tanışır, yaşadıklarının etkisiyle buraya yakınlaşır ama kendisinin de eskiden dahil olduğu eski güçler bu adam için tapınağa dalmakta zeval görmezler. Burada kesiyorum. Klasik ve bilindik bir konu. Daha önce de sayısız filmde benzer tema işlenmiştir.

Geyik zamanına geri dönüyorum ve öncelikle Nicholas Tse' yi ele alıyorum. Nereden nereye demedim değil. Young& Dangerous, Gen X cops, Tiramisu, Time and Tide, Comic King, New Police Story, Dragon Tiger Gate ve diğerlerinden, Beast Stalker, Bodyguards and Assasins ve Shaolin' e. Kötü adam da olurmuşlara girdim gerçi kötü adam tarihinin öncesinde Storm Warriors var. Hey gidi mazi.. Neyse hakkını yememek lazım ilerleyen zamanla efendi bir adam ve kendini geliştiren bir insan oldu. Yani ben bu kanaatteyim en azından. Performansını da beğendim.

Andy Lau; adam dursa yetiyor. Çoğu zaman insan iyi bir oyuncu mu acaba düşünüyor ne bileyim en azından ben onu izlerken oyunculuğunu pek düşünmüyorum. Aynı anda bir kaç karpuz taşıyan uzakdoğunun süperstarı. Takdir... Ayrıca filmin bence film kadar hoş ve güzel tema parçası "wu" yu da bu amca seslendiriyor. Parça çok hoş gerçekten.





Jackie Chan: Hakkında konuşmak bana düşmez :) kötü bir şey söyleyeni döverler. Bu filmde de son zamanlardaki rol değişimini görüyoruz çokta yer almıyor ama yine bildiğimiz Jackie Chan. Yine esprili, doğrucu, yine süper. Bu filmle birlikte The Forbidden Kingdom faciasını kafamdan tamamiyle sildim artık. Her insan hata yapar diyorum ve kendisinin Hong Kong da kalmasını diliyorum. Yine bu filmde de kendisinden bir dövüş tekniği öğrenilebilir. Yine en eğlencelisi...

Fan Bing Bing: Yine çok güzel...

Doğal ve beklenecek şekilde Wu Jing ve Xing Yu nun filme katkısı büyük.

Tapınak içindeki toplu sahnelere ve veletlere değinmeyeceğim bile.

Bu geçit töreninden sonra filme geri dönersek, konu basit ve bilindik dedik. Duygu geçişleri ya da karakterler arası ilişki bana kalırsa yönetmenin yönlendiriciliğinden ziyade oyuncuların performansından kaynaklanıyor. Yine de istediğini veriyor mu? Çok bir şey vermek istediğini sanmıyorum en azından pek öyle bir derdi yok, bunu tamamen çok daha iyi olabileceğini düşünerek yazıyorum -ama yine de istediğini veriyor ve etkileyici bir film. Özellikle oyunculara alkış. Klasik bir Benny Chan performansı bana kalırsa, nacizane düşüncem. Neyse bu arada filme muazzam bir katkısı olan Wu Jing' i de gördüğüm ilk sahnede Leon Lai sandım kendisinden özür diliyorum ama bu tamamen benim dangalaklığım ve berbat yüz hafızamdan kaynaklanıyor. Klasik ve bilindik dedim ama bu filme kötü diyeni Shaolinler tekmeler, aslan kaplan pençesi atarlar. He sonunda ki o tipsiz yabancının gülüşü adamı gıcık edip kendisine dalma isteği yaratıyor mu? yaratıyor halbuki çok bilindik bir numara. İşte etkileyici olduğunun kanıtlarından biri.

Film konu ya da kurgudan ziyade daha çok aksiyonu ön plana çıkarmayı hedeflemiş bana kalırsa. Bunda da başarılı olmuş. Aksiyon koreograflarından birinin Corey Yuen olduğunu belirteyim ki beklentiler artsın. Koreografiler son derece akıcı, estetik, izlenebilir ve heyecan verici. En kötüsü olmasına rağmen Andy Lau vs N. Tse en beğendiğim oldu bunu da tamamen filmin gazına bağlıyorum başka bir nedeni yok. Bu arada tapınakta Andy Lau ile kung fu çalışan tombiş velete bittim.

Sonuç olarak öncelikle bütçesine demiş, başarılı bir 2011 yapımı. Hele insan Hong Kong filmlerini seviyorsa izlemesinde fayda var.

Ben bu filmi bitirdikten sonra hızımı alamayıp belirli nedenlerden ötürü oturup birde The Shaolin Temple' ı yıllar sonra tekrar izledim. Jet Li' nin ilk filmi... O derece etkilenmişim...

8 Ekim 2011 Cumartesi

Huang Xiaoming: It' s Ming




Huang Xiaoming Çin' den çıkmış en güzel elemanlardan biridir bana göre, ülkesinde ve civarda da pek meşhur. Özel hayatı da zamanında medyayı pek yormuş ama neyse konumuz bu değil. Kendisi genelde aktör olarak bilinir, yer aldığı diziler ve filmlere bir kaç örnek vermek gerekirse; The Sniper, IP Man 2, Flirting Scholar 2, Princess Pearl, Summer's Desire, Shanghai Bund vs... ancak bu elemanın oyunculuk ve modellik dışında bir de müzik kariyeri var. Bildiğim iki adet albümü var. Bunlardan ilki "It' s Ming". Çok iyi bir albüm olduğunu söyleyemem ama müzik eleştirmeni değilim. Amma velakin bu albümde bir parça var ki bana kalırsa albümün en iyisidir o da Scorpion Lover' dır. ( 天蝎情人). Gerçi şu parçanın düzgün bir klibini bulamamak üzücü ama yapacak bir şey yok.

6 Ekim 2011 Perşembe

2NE1: Fire...U La la Baby...




Bunların bu parçasına hastayım. Her bulaştığımda esir alınmak zorunda mıyım? Ah üst komşu bunu yaşıyor olmamın nedeni senin çalmaya çalıştığın o enstrümandaki yeteneksizliğindir!!

( Çok enerji dolu... Vuuuu.. Sanırım izleyenler de benim kadar eğleniyor)





uzaysal çalışmalar...

2 Ekim 2011 Pazar

USAGI DROP: Hayat Sürprizlerle Dolu...




Bir öneri üzerine başladığım bu 11 bölümlük anime serisinin ne ara bittiğini anlamadım. Mangası Yumi Unito' ya ait olan bu animeyi şahsen ben çok beğendim.

30 yaşında yalnız yaşayan bir insan evladı olan Daikichi, dedesinin cenazesine katıldığında dedesinin 6 yaşında gayri meşru bir kız çocuğu sahibi olduğunu öğrenir. Dede de ölünce kızı sahiplenecek kimse kalmamıştır. Aile cenazenin ardından ne yapılacağını tartışırken kızın yetiştirme yurduna gönderilmesinin teklif edilmesi üzerine Daikichi Rin' in sorumluluğunu bir süre almaya karar verir. Böylece 6 yaşında,pek konuşmayan, insanlardan çekinen Rin ile yani teyzesi ile birlikte yaşamaya başlar Daikichi oğlan.

Aslında serinin konusu sulandırılmaya ya da dramatize edilmeye oldukça açıkken seriyi etkileyici kılan çok kararında bir tempo tutturmuş olması. Sulandırmadan, ajite etmeden ya da cıvımadan zaman zaman komik zaman zaman duygusal geçişlerle iyi götürmüş olması ve 11 bölümde tam kararında bitirmiş olması. Mangasını okumadım ama bildiğim kadarıyla devam ediyor.





Rin ve Daikichi üzerinden aslında hemen hemen tüm ebeveynlerin yaşadığı geçiş dönemi anlatılıyor. Hayat tarzının değişmesi, hayat odağının farklılaşması, taşınan sorumluluk bunlarla birlikte insanın yaşamında gelişebilecek yeni bir bakış açısı, yeni duygular, yeni güzellikler... Öyle ki Daikichi' nin " acaba Rin mi beni büyütüyor yoksa ben mi onu?" diye düşünmesi çok anlamlı. Daikichi' nin etrafındaki ebeveynlerin çocukları için yaptıkları fedakarlıklara rağmen bundan hiç gocunmamaları ve temel soru olan " bir çocuk insanın hayatını ne kadar değiştirir? " ve "insanın bir çocuk için hayatını feda etmesi" kavramına bakış açıları - birbirinden farklı cevaplarla - seriyi sıcak, sevimli ve gerçekçi kılıyor. Bir noktada olan insanların hepsi zaman zaman bu "feda" kavramında hem fikir olsa da karşılığında tattıkları duygular nedeniyle bunu bir fedakarlık olarak tanımlamıyorlar.

Hayatına Rin girdikten sonra hayata bakışı değişen Daikichi' nin yanında, Daikichi' nin başta Rin' i kabullenmeyen anne ve babası hatta kız kardeşi bile Rin ile birlikte değişiyorlar. Daikichi' nin kuzeni Haruka' nın kızının eşyalarını koyduğu, normal şartlarda Daikichi' nin kaldıramayıp sadece sürüklediği bavulu tek eliyle kaldırması çok basit bir anlatım ama sade ve öz. İnsanoğlunun temel güdülerinden biridir belki de bu. Gerçi konuyu sadece Rin' e indirgersek Rin öyle bir velet öyle sevimli ve aynı zamanda yaşına göre o kadar akıllı ki!

Öte yandan işi için Rin' i hayatından çıkaran Rin' in annnesi, çocuk istemiyorum çünkü ben hala arkadaşlarımla içmek, konserlere gitmek istiyorum diyen Daikichi' nin kızkardeşi de aslında başka bir gerçekliği anlatıyor ve temel soruya farklı cevapları getiriyorlar.

Bana kalırsa seri sadece çocukların büyükleri nasıl değiştirdiğini anlatmakla kalmıyor. Büyüklerin de çocuklar üzerindeki etkisini ve çocukların dünyasını da gayet basit ve sevimli şekilde anlatmakta.
Rin' in Daikichi ile birlikte yaşamaya başladıktan sonraki değişimi dokunaklı. Kimseye pek güvenmeyen, duyarlı ama iletişimsiz Rin, Daikichi' nin ona sağladığı güvenle birlikte dünyalar tatlısı bir kız oluyor. Daikichi' nin ailesi ona biraz gülümsediğinde karşılığını onlara kat kat veriyor.

Her ne kadar serinin esas çocuğu Rin olsa da Kouki' de anlatım açısından gayet güzel bir detay. Anne ve babası boşanmış olan ve annesiyle yaşayan, Rin ile aynı okula giden Kouki' nin annesine karşı gösterdiği içteki korumacılık ama aynı zaman da Daikichi' ye duyduğu gizli hayranlık bana kalırsa hoş bir detay. Rin, Kouki ve Reina' nın boşanma, bekarlık, evlilik konuları üzerine yorumları hem komik, hem gerçek hem de onların dünyasını yansıtması açısından oldukça hoş.




Ve bu seri bunları gösterirken son derece akıcı ve eğlenceli. Tek falsosu var; açılış parçası ve bunun Puffy tarafından seslendirilmiş olması. Hiç sevmem, ayrı kılım! Kapanış parçası Kasarinchu "High High High" hoş.

Bu yazın gözde bekarı Daikichi ve dünyalar tatlısı Rin' in macerası izlenmeli bence :)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...