2 Aralık 2011 Cuma

BUZDOLABI VE BEN... Çift Yönlü Bir Duygu Karmaşası...

Elektronik aletlerle aram hiç bir zaman iyi olmadı. Hatta o kadar kötü ki geçmiş hayatımda elektrikli ev aletleri gezegeninde yaşadığımı ve efsanevi bir hain olarak tüm gezegene ihanet ettiğimi ve bu nedenle geçmişten gelen bu karma nedeniyle hala küçüğünden büyüğüne bu yaşantımda benden nefret ettiklerini düşünürüm ara sıra... Kafamdaki farklı bir kurguda uzun uzun yıllar önce yardıma muhtaç küçük bir ev aletinin yardım talebini geri çevirdiğim için hayatım boyunca lanetlendiğimdir... Bir diğer olasılık ise küçükken evden giden merdaneli çamaşır makinesinin gidişine engel olamadığım için beni hala affetmediğidir. .. Yeni aldığı ütü daha ilk dakikada hiç bir sebep yokken elinde kalan, küçük sıradan bir kettle da bile zorluk yaşayan bir insan evladı için çamaşır makinesi, saç kurutma makinesi ya da buzdolabı gibileri gerçek birer düşman olabilir ki benim için öyle. Hepsi üzerine çeşitli senaryolar yazabilir ve bunlardan muhteşem korku filmleri çıkarabilirim belki tarz absürd komediye de kayabilir, o anki ruh halim karar verir buna.

Efendim kısaca elektrikli ev aletlerinden - güya hayatı kolaylaştıranlardan - pek hazzetmem onlar da benden nefret eder, insan yanında beni küçük düşürmeye bayılırlar.

Bugün son golü ellerim dolu dolu eve geldiğimde buzdolabından yedim. Bozulmuştu ve ne ara bozulduğundan haberim yok! En ufak bir not, küçük bir uyarı hatta sıradan bir elvedayı bile bana çok görmüştü. Son görüşmemizde her şey normal olmasına rağmen sessiz sedasız, habersiz, sinsice aramızdaki ilişkiye son vermişti...


Bu durumun farkına varır varmaz içimde büyük bir hüzün oluştu. Önce kendimi sorguladım. Bu ev aletlerine olan sevgisizliğimi sana çok mu yansıtmıştım? Halbuki sana karşı soğuk olsam da ne büyük bir nimet olduğunu bilir içten içe seni takdir eder, hastalanıp bozulacaksın diye içten içe ürkerdim. Kapını bam güm kapatıyor olabilirdim ama bu sana karşı uygulamak istediğim şiddetten ziyade sana olan samimiyetim ve güvenimin bir simgesiydi. Özellikle yaz aylarında zaman zaman kapını açıp içine mal mal bakmış olabilirim. Bu benim serinleme isteğimden ziyade seninle baş başa geçirmek istediğim huzur dolu anların bir göstergesiydi... İçinde çoğu defa çeşitli yiyecek içecek bir şeyler unutmuş olabilirdim ama bu sana karşı olan ilgisizliğimden değil tamamen seni ve oluşturabileceğin yeni yaşam alanına karşı duyguduğum ilginin bir sonucuydu sonuçta seni daha yakından tanımak istedim. Senin beni anladığını düşünüyor ve sana olan sevgi ve saygımı kelimelere dökmek zorunluluğunu hissetmiyordum...

Şu anda ise içinde kendinden geçmiş olan nevaleleri boşaltmış ve yeni aldıklarımı nereye sokacağımı düşünürken kendimi yalnız hissediyorum, anlıyor musun? Sen ve gürültün olmayınca ev bomboş. Çok üzgünüm ve seni özlüyorum... Geri dön... Sana karşı beslediğim hisleri anlatmak için sözlerini çok manidar bulduğum bu parçayı sana gönderiyorum. Ey sessiz sedasız giden biriciğim, duy beni...



(parçanın sözleri sana karşı olan duygularımı yansıtıyor. Korkma! Arkada dans edermiş gibi yapan ama esasında ne yaptığı konusunda fikrim olmayan elemanlar seni ürkütmesin. Gençler takılıyor... Kameraya anlamsız bir çehreyle mal mal bakan basçı çocuk dehşete düşürmesin seni. Bak aslında pek şeker ama biraz şuursuz. Bunlar şarkıya odaklanmanı engellemesin!)



Ama ey sen nankör yarim... Sen ki, benim tüm bu içten, temiz, sadakat dolu, kalbimin derinliklerinden gelen bu sıcak hislerime rağmen en umutsuz zamanımda bana destek olmak yerine çektin gittin. Üstelik içindekileri de aldın götürdün. Üstelik yaklaşık benim üç katım kadarsın ve çok ağırsın öyle ki fişine ulaşmak için seni kımıldatamıyorum bile. O güzel mutlu günlerimizn hatırına insan iki adım kımıldar... O kadar yorgun bir günümde bir de içindekileri çöpe atmak zorunda kalıp daha da yoruldum. Ayrıca etrafa iğrenç bir koku yayıyor gerçek yüzünü gösteriyorsun. Kalbinin kötülüğü bu şekilde etrafa yayılıyor ha! Ayrıca daha bir iki poşet var ve ben onları ne yapacağımı bilmiyorum şu anda. Böylesine kolay mıydı bir insanı çaresiz bırakıp alıp başını gitmek ha, söyle bana!! Şimdi olmayan vaktimi seni tamir ettirmek ya da daha kötüsü yeni bir tane almak için harcayağım öyle mi? Çok sağol dostum, çok sağol. Bu ne vefakarlık, bu ne büyük dayanışma! Bravo doğrusu... Bu sadakat karşısında gözlerim yaşardı. Ayrıca o üstünde biriktirdiğin buzlar biraz sonra tamamen eriyerek suya dönüşecek ve bunların dışarı sızması ihtimali nedeniyle tüylerim diken diken şu anda. Sanırım şu anda ağrıyan dirseğimin nedeni de sensin ve bu sakatlanmış dirseğime rağmen iki milim hareket etmedim. Nefret ediyorum senden. Geçirdiğimiz onca süre içinde seni tanıdığımı sanmış sana güvenmiştim, beni anladığını ve beni yalnız bırakmayacağını düşünmüştüm ama sen ebat olarak büyük, çirkin bir hain çıktın!! Senden nefret ediyorum. Al bu da sana armağan ettiğim diğer parça!!




(Hahahahahahah bana yaptığın yamuk karşısında sana karşı içimde oluşan gerçek duygu ve hislerim... nihohohohohoho.. Tatsuro kirai dedikçe içimdeki yağlar eriyor. Yukke tellere ne kadar içten basıyor hissediyor musun nihahahahahah? Seni de o insanlar gibi dinleyicilerin üstünde yuvarlamak isterdim ama insanlara yazık, ezersin onları kalpsiz!! Büyüksün Mucc!!!)

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...