3 Haziran 2012 Pazar

HAMAMBÖCEĞİ: Bir Masal...



Sıcak havaların gelmesiyle birlikte insanoğlu arasında reytingleri artıyor bunların ne yazık ki. En son çıyan denilen lanet yaratıkla karşılaşmamdan sonra böcek alemine bakışım değişti, artık hamamböceğine bile sevgiyle ve olgunlukla yaklaşırım demiş olsam bile "Öyle kolay değil bu işler" diyen içimdeki kimliğini bilmediğim sese ufaktan hak vermekteyim. Henüz bu sene geleneksel Tawannanna vs hamamböceği açılış resepsiyonunu yapmamış olmamızdan mütevellit nasıl bir davranış tarzı göstereceğimden, zihinsel ve fiziksel irademin nasıl işleyeceğinden emin değilim ama bir yandan da boş zamanlarımda kendimi alıştırmak adına düşünüyorum çünkü bu sessiz tehlikenin beni de bulacağından eminim; aynı ekosistemde yaşıyorsak onların da bu doğa içinde bir işlevi, varlıklarının bir sebebi vardır diyorum kendimi alıştırmak için ve her seferinde konuya böyle felsefi yaklaşırken bu türün asil bir temsilcisiyle aramızda yaşanan savaş gözlerimin önünde canlanıyor.

(The Gazette // Cockroach)






Yok, bir gün derste kapalı camdan sınıfa adım adım sızışını saniye saniye izlediğim, hiç biri aynı dili konuşamayan öğrencilerin bir anda ortak bir evrensel  dili yakalamışçasına iletişime geçtiği ve saflarını terk ettiği,  akabinde içeri saldığı korkunun ve düşman sahasına başarılı şekilde sızmasının verdiği zafer sarhoşluğunu yaşayan bu canlının bu sevinci içerisinde gardını düşürüp ona acımasızca ayağından çıkardığı ayakkabısıyla dalan Çinli öğretmen tarafından alt edilişinin öyküsü değil, bu başka bir hikaye...


Bu asil hamamböceğiyle karşılaşmam  yıllar önce kendi evimde ve kendi odamda oldu. Odada yankılanan çıtır çıtır seslerini duymamla vücudumda adrenalin yükselmişti,  biliyordum ki bir mücadele kapıdaydı. Zaten şu sesi ne zaman duysam aklıma ortaokuldayken psikopat bir arkadaşımla okulu kırıp gittiğim o saçma film gelir. Kocaman hamamböcekleri insanları kaçırıyor, bir çocuk onların sesini taklit ediyor falan... Bilinçaltımdan silmeye çok uğraşmışım ancak bu kadarını hatırlıyorum, bir de hala niye para verdik ki o filme serzenişini. Neyse...



Ben alanınını koruyan bir kahraman edasıyla odanın ortasına geçmiş çevreyi araştırırken bu böcek tıkır tıkır diye korkusuzca karşıma kadar geldi, elim kadardı... Antenlerini oynatıyordu, o kadar yakınıma gelmişti ki tüm ayrıntılarını görebilmenin verdiği dehşetle psikolojik olarak zayıflamıştım. Birebir mücadelemiz başlamış oldu. Kendi adıma çok başarılı bir mücadeleydi, anlatamam. O tıkır tıkır diye üzerime korkusuzca yaklaştıkça ben odanın kapısına daha fazla yaklaşıyorum. Tabii bu zayıflığımı anlayan pislik beni rencide etmenin verdiği zevki sonuna kadar yaşıyor ara ara üzerime üzerime gelmektense yengeç gibi yanlara yanlara hareket ediyor, buna karşılık benim kapıya daha fazla yaklaşmam karşısında antenlerini eğip büküyor ve  zevk sarhoşu oluyordu. Onun alaycı kahkahalarla gülen sevimsiz yüzünü netlikle görebiliyordum. Sonunda odanın kapısını açmış oda sınırlarının dışına gerilemişken rakibi tarafından çemberin dışına iteklenmiş bir sumonun yaşadığı başarısızlık ve kaybetme duygularını yaşamış, odayı hakimiyeti altına almış arada bana gözlerini dikmekten çekinmeyen bu korkusuz yaratığı onur kırıklığı içinde izliyordum. Sonra insani onurum daha ağır bastı, içimden başka bir kimliksiz ses "Edriyııın" diye bağırdı, cesaretim bir anda geri geldi... Bir savaş böyle kolay kaybedilemez dedim ve böceğe gözüm üzerinde işareti yaptıktan sonra evde onurlu mücadelem için kullanabileceğim eşyalar aramaya başladım ve tabanları bir apartman kadar olan o garip ev terliklerine doğru ilerledim.



Odanın kapısına geri geldiğimde, düşmanı olan benim görebileceği sınırlardan uzaklaşmış olmasının verdiği rahatlıkla odanın ortasından biraz daha gerilere doğru çekilmişti. İki elimde terlik beni tekrar görünce antenleri titredi hafiften, anladım ki şaşırmıştı. Onun bu şaşkınlığı bende bir cesaret patlamasına yol açtı. Şimdi taktik lazımdı. Doğrudan üzerine saldıramazdım, benden hızlıydı ama bir hava saldırısına karşı duramazdı. Kafamda bu ampulün yanmasıyla önce odanın sol köşesine doğru sıçradım, sol ayağımdan aldığım destekle karşı yöne ve odanın ortasına doğru havalandım. Yıllarca boşuna dövüş, aksiyon, ninja filmi izlememiştim; bu hem onu şaşırtacak hem de bana daha fazla havada kalma imkanı sağlayacak ve bir başarısızlık durumunda ondan uzak bir noktaya düşmeme imkan verecek bir manevraydı. Yerden yükselişten aşağıya düşüşe kadar olan hareketi bir eğri olarak düşünürsek o eğrinin en üst noktasına çıkana kadar aklımdan geçenler ve yaşadıklarım inanılmaz tatmin edici duygu ve düşüncelerdi. Bu saniyelerde önce kendime "Oha lan zaman bükücü mü oldum?" diye sordum çünkü zamanın akışı yavaşlamıştı ve ben muhteşem bir aydınlanmaya ulaşmıştım, "oha uçuyorum" diyordum kendime aynı zamanda etrafımı tüm netliğiyle görüyor, yer çekiminden uzak olmanın tadını çıkarıyordum. Kafamda canlanan açı doğruysa aynı zamanda havada oldukça estetik olarak süzülüyordum. Aydınlanma ve bu coşkunun verdiği sevinçle "Kung fu filmlerinde havada çarpışan karakterlerden biri olma seviyesine yükselebilir miyim artık? " diye düşünüyordum. Tüm bu düşünce deryası içinde aynı zamanda gözlerimi rakibimden bir an olsun bile ayırmadım. Rakibim ise olduğu noktada hareketsiz bir şekilde gözlerini bana dikmiş bakıyordu. O anda kafamın üzerinde iki tane düşünce baloncuğu oluştu. Birinde hamamböceği "napıyor bu salak acaba?" diye düşünüyordu. Kafamı salladım, onu sildim. İkincisinde " Oha uçan insan!!" diye düşünüyordu. Bu daha çok hoşuma gitti. Bu düşünce ile birlikte tedirginliği ve bilmediği bir cisimle karşılaşmasından ötürü oluşan korkusu nedeniyle hareket edemiyor aynı zamanda bir lider olarak durumu tüm olasılıklarıyla değerlendirmeye çalışıyordu. İşte tepe noktasına ulaşmış bir elimdeki terliği tam ona nişanlamışken tehlikenin ciddiyetini anlayarak kaçmaya yeltenmişti ki harika bir şekilde terliği fırlattım,  cuk dedi üzerine oturdu ancak bir an sonra sersemlemiş olsa da kaçışı devam etti. Artık aydınlanma yaşamış olduğum için bu kısa süreleri oldukça uzun ve bilinçli yaşıyordum. Hala hareket edebilmesi beni sarsmış olsa da son bir refleks ve gayretle dönerek diğer terliği de fırlattım, bu da kafasına inmişti. Yüzümde bir Bruce Willis gülümseyişiyle yatağa çakıldım ama o da ne? Hala hareket ediyordu. Ben bir yandan havada yaşadığım o tarifsiz duygunun esiri olmuş ve biraz daha kassaydım örümcek adam filmlerinden birindeki o havadan gelen iki cisim arasından uçarak geçişi sahnesini canlandırabilirdim diye düşünürken bir yandan  bu yaratığın başarılı atışlarıma karşı yaşama azmi beni dehşete düşürmüştü.



O esnada beni kapıda izleyen destek kuvvetleri tam teçhizatlı olarak içeri daldılar. "İnine kaçtı" - gerçi ini neresi bilmiyordum ama - diyerek onları yönlendirdim. Tam da onlar o köşeye doğru ilerlerken bu mücadelececi yaratık arka fonda bir kahramanlık marşıyla tek başına ekiplerin karşısına çıktı.

(İşte onun bu cesur çıkışı esnasında arkada çalan fon müziği)





Bu cesaretini takdir ettim ama aynı zamanda biliyorum ki kendisine verdiğim hasarlar nedeniyle ayakta zor duruyor, son taarruzunu kahramanca yapmaya hazırlanıyordu. Onun bu duruşu karşısında başımla onu selamladım, o da antenlerini oynattı ve mücadele başladı. Çevikti ama dengesi eskisi kadar sağlam değildi, hayatı için savaş veriyordu. Ben ise yatağa galibiyetinden emin, muzaffer bir komutan edasıyla oturmuş ekibe talimatlar yağdırıyordum. Sonunda daha fazla direnemedi. Zafer benimdi. Kendisini ve cesaretini saygıyla andım. Destek ekip beni tebrik ederken bıyık altından gülüyordu. Önce anlam veremedim sonra ekibin en yaşlısı gelip omzuma vurdu. Anladım ki yatağa çakıldıktan sonra "böceeeeekkkkkk ühühühühühühü" diye bağırmamış olsaydım karizmayı çizdirmeyecektim... dersimi almıştım. Bundan sonra yardım istemek için daha farklı bir komut kullanacaktım.



Eyyy asil dostum!! Yıllar sonra seni ve cesaretini tekrar anıyorum. Sayende uçmanın tadını aldım.İnsanın çaresizlik içinde neler yapabileceğine dair tekrar derin düşüncelere daldım.




(Uzakdoğudan son yıllarda çıkan en muhteşem iş olan John Woo' nun Red Cliff' i içinde yer alan bu parça ile bu anı kapanır...)

2 yorum:

yesil1778 dedi ki...

hahahaahahahahahahaahah bir hamamböcüğü ancak bu kadar sempatik anlatılabilirdi))))))

Tawannanna dedi ki...

:))) gerçekten türünün asil bir temsilcisiydi :P

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...