25 Aralık 2012 Salı

THE MYTH: Endless Love



2005 tarihli Stanley Tong imzalı bu Hong Kong filmini izlemeyen azdır sanırım. İzlemeyenler için de söyleyebileceğim;  eğer çok kafa yormayacak, eğlenceli, aksiyonlu bir film arıyorsanız bu film sizin için tercihlerden biri olabilir.

Jackie Chan, Tony Leung Ka-fai, Patrick Tam ve diğerlerini barındıran kadroya Kim Hee-sun da (G) Kore kontenjanından dahil.

Bu filmin tema parçası Endless Love, Korece ve Mandarin olarak seslendiriliyor.

Öncelikle hatırlamak için buyrunuz Jackie Chan ve Kim Hee-sun versiyonunu;



Sempatik ve yetenekli ve daha bir sürü insan (bu adamı sevmemek ve  takdir etmemek mümkün değil)  Jackie Chan' ın canlı performansı;




Bu da benim  en sevdiğim versiyonu. Sun Nan ve Han Hong düeti.. (parçanın adı Beautiful myth ama)
Sun Nan Çin' de tanınmış bir pop şarkıcısı.

Han Hong için de uzun bir yazı yazmak lazım aslında. Çin' in en tanınmış divalarından biri bu kadın ama gerçekten... hem icracı, hem söz yazarı olarak ve kendisini dinlemek çok keyifli...



Hadi bunu da ekleyeyim. Bu da aynı isimle çekilmiş  fakat daha değişik bir kurguya sahip dizi için Hu Ge ve Bai Bing' in seslendirdiği versiyonu...



23 Aralık 2012 Pazar

252: Signal Of Life




Efendim, oturdum bu 2008 yapımı Japon filmini de izledim. Yönetmeni Nobuo Mizuta olan film beklentimin üzerinde çıktı açıkçası çünkü pek bir beklentim yoktu :))

Ito Hideaki, Maasaki Uchino, Takayuki Yamada gibi isimleri barındıran filmde Minji de Kore kontenjanından yer almakta.

Japonya' da vuk u bulan depremin ardından okyanus dibi kocaman bir fırtına alarmı vermektedir de insanoğlu bunu anlamlandıramaz nitekim bir anda okyanus dibinde meydana gelen olay neticesinde hayvani bir tsunami Tokyo' yu vurur ki bu henüz başlangıç sayılır... İnsanlar yollarda, normal gündelik hayatlarında bu tsunamiye yakalanırlar. Bir kısmı hayatını kaybederken bir kısmı yaralanır ya da bir yerlerde sıkışıp kalır. Bunları kurtarmakla görevli olan kurtarma ekipleri bir yandan ellerinden geleni ortaya koyarken diğer yandan gelen ikinci fırtına ile başa çıkmak zorunda kalır.

Filmin trailerı... göz atmak isteyenler için...



Felaket filmlerinin klasik durumu. Türünün en iyi örneklerinden bir tanesi değil ancak bana kalırsa ortalamanın üzerinde. Zaman zaman insanı geren zaman zaman etkileyen sahneleri barındırmakta o nedenle bu türü seven insanlardansa kişi izlemesinde fayda var, eksik kalmasın derim.

Minji' nin filmde yer alan parçası... Love Alive



Metroda tsunamiye yakalanmanın nasıl bir durum olduğunu göstermesiyle birlikte aslında filmin adından da anlaşılacağı üzere işlevsel bazı bilgileri de barındırıyor. Metro demişken insanın kıskanmaması mümkün değil. Biz daha iki istasyonlu, tek hatlı metromuz var diye sevinelim insanlar bir anda anlaması zor manyak bir metro ağı inşa etmişken bir de bunları delicesine dayanıklı yapmış ki üzerinden bir tsunami, bir bilmem ne geçiyor hala diplere indikçe insan o delikte yaşayabiliyor. Peh bizde olsa tsunamiye gerek yok kolona dayansan çökme potansiyeline sahip ki ne yalan söyleyeyim bir Türk olarak filmde adamlar sinyal vermek için kolona vurdukça aman da çökecek şimdi diye gerildim (işte kültürel farklılık !)

Bir not daha düşmek isterim ki filmde Shiori' yi canlandıran Ayane Omori' ye bayıldım, hem sevimliliği hem inandırıcılığı açısından. Ayrıca Shiori, zekası, soğukkanlılığı ve söz dinlemesiyle her ailenin hayalindeki çocuk olabilir.

22 Aralık 2012 Cumartesi

Müzik ve Gerçekler Part I: Yoon Sang Hyun - Saigo no Ame



Şimdi malumunuz mevsime bağlı olarak yağmur, kar, fırtına gibi doğal olaylar görülmeye başladı. Buna bağlı olarak ben de kar, fırtına, yağmur,sel ve  iklime bağlı diğer  doğal afetler sezonunu bu yazıyla açmış olayım bari dedim.

Kışa bayılırım daha atraksiyonel daha heyecanlı :) Evde oturup efendim bir yağmur olsun bir kar olsun yağmasını izlemek bambaşka bir keyif... lakin  hepimizin belirli nedenlerle bu kış kıyamette sıcak evi bırakıp, kapıdan süzülerek doğal şartlarla değil ama yaşamın etkisiyle karışan damlacıklarla zorlu mücadelelere girmemiz  gerekiyor.

Neyse girizgahı fazla uzatmayalım ...

Bu şarkıyı ilk dinlediğimde çok beğenmiştim hala da etkileyici buluyorum. Bana göre güzel parça. İcracı Yoon Sang Hyun adından da anlaşılacağı gibi bir Koreli (Secret Garden diyeyim) ancak bu parçayı Japonca icra ediyor. buraya ekleyeyim dedim...



Şimdi melodinin yanında sözler de hoş... Canım benim nasıl duygusal, ne kadar romantik ne kadar nazik... Aman da yağmurda ıslanmayasın diye arkandan koştum da, aşkımdan gözyaşlarımı akıtmayacağım unutmak mümkünse falan... insan yağmur altında kendini bunlara kaptırmışken hoşuna gidiyor tabii :) diğer yandan ise gerçek yaşam ile yüzleşirken bir beyin yanması geçiriyor...

Tavsiye ederim, yolda bu parçayı dinleyin.. en basitinden (ciddi anlamda en basit sorunlar)  üzerinize su sıçratan ayıların varlığı iliklerinizi ıslatırken, arabayı yokuşta kaydırırken, nehire dönmüş sokaklarda atlayıp sıçrarken, yolda kayıp düşmüş ve sırılsıklam olmuş teyzenin yanından kafasını bile çevirmeden gidenleri görürken ve benzeri görüntüler oluşturanlara yağmurda yürüme keyfimi mahvettiniz laannn diye saydırırken dinleyin özellikle... paralel evrenlerin varlığına inanacaksınız ve kendinizi parçayla kavga ederken bulma ihtimaliniz olacak...:))

Ama en güzeli tüm koşturmaca, kaos bittiğinde aman beee diyip şemsiyeyi atma zamanı geldiğinde ve mümkünse kimsenin olmadığı bir noktada yağan yağmurun altında gökyüzünü izlerken dinlemek :))

Çelişkiler...çelişkiler...çelişkiler... :))

16 Aralık 2012 Pazar

Troubleshooter: Haegyeolsa



2010 yapımı, yönetmeni  Kwon Hyeok-Jae  olan bu Güney Kore filminde Sol Kyung Gu, Lee Jung-Jin, Joo Jin Mo, Oh Dal Su gibi isimler yer almakta.

Eskinin polisi yeninin detektifi Kang Tae-Sik, son işinde birileri tarafından tongaya düşürülür ve başı böylece ciddi bir belaya girer. Tam kaçmaya çalışırken garip bir telefon alır ve telefondaki kişi dediklerini yaparsa eğer ona adını temizlemekte yardım edeceğinin sözünü verir. Başka bir çaresi olmayan Kang Tae-Sik de telefondan gelen komutları yerine getirirken aynı zaman da bir çıkış yolu aramaya başlar.

Gerilim adına pek bir şey beklememek lazım ama aksiyon/komedi olarak izleyene keyifli süreler  yaşatabilen bir film. Özellikle aksiyon sahneleri hoş.

Bir not filmin psikopatı ( Lee Young Hoon) için. Pek bir lastik elastik kendisi hafiften tırstırabilen cinsten. Bir notta yardımcı memur (Song Sae Byeok) için; o nasıl bir bezgin bekirlik nasıl bir saflık..

Kadronun ortaya hoş bir iş çıkarttığı söylenebilir.

Ayrıca herkese güvenmeyin, insanoğlu ve çıkar dünyası üzerine bir mesajı mevcut:P

9 Aralık 2012 Pazar

OPPALAR KAPIŞIYOR: K-POP Takımı vs KORELİ AKTÖRLER Takımı... Bir Futbol Mücadelesi









Vidalarımın gevşediği ve moralimin çok bozuk olduğu bir günün sonunda - öyle ki sinir bozukluğundan gülme krizine bile girmiştim gün içinde etrafımdaki canlıların şaşkın bakışları arasında- yolda boş boş yürürken ayaklarımın beni 150 000 kişilik futbol stadına getirdiğini farketmemişim. İçerisi gelen seslerden anlaşılacağı üzere çok kalabalık olmalıydı. İşin ilginci etrafta giriş kapısını bulabilmek için koşturan insanların kadın ağırlıklı olmasıydı. O esnada köşeden " pştt pştt" diye seslenen karaborsacı amca;

"Az önce bana lotodan büyük ikramiye çıktı, bu karaborsacılık işine tövbe ediyorum. Elimde kalan son bileti al sana veriyorum"  dedi ve ninjavari bir şekilde dumanlar arasında yok oldu.

Bu işte bir gariplik var ama hadi neyse diye giriş kapısının yolunu tutarken bir yandan da bileti inceliyor, "ne maçı var ki acaba?" diye düşünüyordum.

Sonra gözlerim milyonlarca galaksinin içinde barınan milyarlarca yıldız ışıltısında parladı.

K-pop üyeleri, Koreli aktörlere karşıydı!!!! Bir nevi klasik tabirle oppalar kapışıyor futbol müsabakasında kendimi bulabileceğim aklımın ucuna gelmezdi !...

Yerimi aradım durdum, içerisi oldukça renkliydi bu arada. Bir baktım benim koltuk kale arkasının en üstünde... Karaborsaya tövbe eden karaborsacı adamın hediye edeceği bilet bu kadar olur zaten dedim kendi kendime. Gittim, koltuğun üzerinde cup noodle. "Bu ne ki ?" dedim. Önde oturan kızlar "Oppa oppa en büyük oppa bizim oppa" diye halay çekerken elime bir kağıt verdiler. Verilen notta şöyle yazıyordu;

" Kusura bakma, tezahurat ve koreografiyi bozamıyoruz. Noodle firmasının promosyonu. Afiyet olsun. Biz de yedik bizim koltuktakileri "


Bu gelişmenin iyi mi kötü mü olduğuna karar veremeden oturdum koltuğa..."Dürbün getirseydim bari" diye düşünürken yanımda "Oppa Oppa" adlı koreografiyi sergileyen hatunun olası  darbelerinden korunmak için biraz ilerisinde durmaya gayret gösteren hayatından bezmiş çocuk; "Biz kamera ve evden LCD televizyonu getirdik, kuracağız buraya. Sen de buradan izlersin" dedi. Bu arada kız gözünde şimşekler çakarak bana döndü; "Sakın oppama üç saniyeden fazla bakma ekranda" dedi.O an soramadım " 22 oppadan hangisi seninki kardeş?" diye o yüzden" Eywallah" dedim. Sonra kız "şaka yaptım" dedi. Hepimiz kardeşiz adlı parçasına geçti.

Tam oturup noodlemı açacakken eski dostum, ünlü spor spikeri 150 000 kişilik stadta karşılaşmayı sunacağı noktadan beni görüp el salladı. İki dakika sonra kağıttan bir uçak ayaklarımın önünde belirdi.

"Buraya gel, karşılaşmayı beraber sunalım. Hem sen kim kimdir seçebiliyorsun, yardımcı olursun. Ben de bu arada ikinci el arabalara bakarım" yazıyordu.

Bu fırsat kaçmazdı! Hemen oraya doğru yol aldım. Sahayı gayet yakın ve net görebilen bu noktaya ulaşmak için 15 farklı grupla halay çektim, 20 farklı grupla tezahürat yaptım.

Oraya ulaşınca öncelikle elime ilk 11 leri verdiler.

K-POP TAKIMI

Kaleci: Kadroyu kuran kaleye Chang Min'i (DBSK) almıştı.


Chang Min, geniş kulaklarıyla meşin yuvarlaktan gelen sesleri duyacak şekilde kendini geliştirmişti. Ayrıca hayvani  tiz bir  sesi olduğu için gelen atakları ve şutları sololarıyla savuşturabilecek yeteneğe sahipti. Ne yazık ki bizler takdir etmesek de  kendine 2 beden büyük gelen vatkalı ceketini giydiğinden kalesini dolduran bir rugby oyuncusuna benziyordu( rugby ve kaleci ilişkisi hahahahah) Genç, atletik ve yetenekliydi...







Defans üçlüsü: Bu üçlünün ortasında Yunho  yer alıyordu. Liderliğe alışkın yapısı, atikliğiyle iyi bir organizatör, tehlikeyi sezen bir oyuncuydu. Maç esnasında tribünlerden bir ayının attığı pet şişe kafasına isabet edince bir an baygınlık geçirdi. O anlarda stadda büyük bir sessizlik oldu. Bu esnada güvenlik güçleri suçluyu fan girllerin linç girişiminden güçlükle kurtardı.  Pet şişeyi atan kişinin bir Türk olduğu ortaya çıktı. İfadesinde "Ben bizim oradaki derbilerden biri sanmıştım, baktım tüm oyuncular çekik gözlü, hepsi aynı. Bizde adettir, sinirlendim, el alışkanlığıyla fırlattım şişeyi "dedi.

Fan girller yakasını bırakmadı. Bu arada Yunho maç sonrasında konuyla ilgili sorular üzerine yaptığı açıklamada olgun bir tavır sergileyerek;                                

 " Arkadaşı gördüm, genç bir arkadaş. Benden özür diledi. Hatalı bir hareket yaptı ama hatasını anlayacağını umuyorum, bir daha bu tarz bir girişimde bulunmayacağını düşünerek şikayetçi olmayacağım" dedi.

Yunho' nun solunda K-POP vs J-POP karşılaşmasında kadroya giremediği için ağlama krizine giren Kyuhkun'a (Super Junior) yer verilmişti. Röportajlarında çok çalışacağını belirtmiş. Defansın sağ tarafında ise Hyun Jun (SS501) yer alıyordu.


Orta Beşli: Orta beşlinin ortasında aynı zamanda takım kaptanı olan Bi Rain oynuyordu. Fazla söze gerek yok sanırım. Organizatörlüğü, dans olayında tanıklık ettiğimiz tekniği, kıvraklığı ve oyun zekasıyla takım için daha iyi bir kaptan düşünülemezdi. Aynı zamanda futbol otoriteleri Bi Rain'in şu klibinde sergilediği tekniklerden üçünü sahada üst üste uygulaması durumunda tribünlerdeki kaç yüz bin seyircinin aynı anda fenalık geçireceğine dair bahis oynuyordu.

Bi Rain' in solunda Yoochun (JYJ) sağ tarafında ise Young Saeong( SS501) yer alıyordu.

Sağ kanat ise Jae' ye teslim edilmişti. Yırtıcı, zaman zaman zarif tekniği ile kanatlardan bindirmeler yapmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Karşısında rakip takımdan JGS' nin olması tribündekileri çıldırtmaya yetmişti gerçi. İkisinin de gülümseme tekniği çok güçlüydü. Çok dişli bir karşılaşma olacaktı. Maç boyunca bu ikisinin karşılık düet yaptığı ama birlikte şarkı söylerken ikili mücadeleyi de bırakmadığı görüldü. Kapılarda bekletilen ambulanslar seyircilere yetmedi.


K-POP orta sahasının sol kanadı  Park Jungmin' e teslim edilmişti. (SS501)


Forvet: İleri ikilide Junsu (JYJ) ve T.O.P (Big bang)yer alıyordu.

İkisi de atletik yapılı, atak, çevik ve tekniktiler. K-Pop takımı ikisinden de çok şey bekliyordu. Ayrıca Junsu' nun suratını büzme tekniğinin karşı takım kalecisinin üzerinde etkili olup olmayacağı merak konusuydu. En büyük beklenti ve merak konusu ise bu ikisi gol attıktan sonra gol atanın önderliğinde sergilenecek gol sevinci koreografisiydi.


Bu arada soyunma odasından aldığım duyumlara göre Junsu ve TOP' a bir kısım taraftar not göndermiş ve maç günü ikisinin de saçının sarı olmaması rica etmiş. Junsu ve TOP aralarında yazı tura atarak kimin sarı saçlı kalacağına karar vermişler.

KORELİ AKTÖRLER TAKIMI:


Kaleci: Kalede Hang Jung Soo yer alıyordu. Muazzam yapısı, dizilerde sergilediği çevikliği ve deneyimiyle Koreli Aktörler Takımı, kaleyi emin ellere teslim ettiğini düşünüyordu.











Defans Üçlüsü: Defans üçlüsünün ortasında Gong Yoo yer alıyordu. Efendi, naif ama teknik. Defans ekibini başarıyla yönlendireceğine inanılıyordu. Solunda Uhm Tae Woong, sağında ise Kim Nam Gil yer alıyordu.









Soyunma odasından gelen dedikodulara göre ilk yarı boyunca Uhm Tae Woong ve Kim Nam Gil birbirlerine Yooşin ve Bidam diye seslenerek (Muhteşem Kraliçe' nin etkisinde kalmışlar) sen bana şunu yaptın, sen Dog Man'ı kaptın diye tartışmaya girmişler. Hatta Uhm Tae demiş ki;  " Mishıl' ın oğlu, tahtın varisi olabilirsin ama ben de azimle kayaları yardım!", Kim Nam Gil' de şöyle yanıt vermiş; "Yardın da ne oldu? Bire karşı 50 kişi kavgaya girilir mi, raconun bu mu oğlum?". Devre arasında Gong Yoo muhteşem gülümsemesini bozmadan ikisini barıştırmış.

Orta Beşli: Orta beşlinin ortasında takım kaptanı olacak şekilde Bae Yonh Jun yer alıyordu. Yaşının ileri olması dezavantaj olarak görülse de maç esnasında gayet formda olduğunu ispatladı. Gülümsemesi yüzünden hiç eksilmedi. Sağında Hyun Bin yer aldı. Yoochun ile karşılıklı gülüşüp ara ara gamze yarışına girdiler.

Solunda ise Lee Minho oynuyordu...


Orta sahanın sol kanadı JGS' ye emanet edilmişti. Gözlerine sürme çekip Jae' yi korkutma girişimine Jae de gözlerine sürme çekerek karşılık verdi. Maç bitiminde JGS dekolte formasını Jae' ye verirken, Jae' de ışıltılı kramponlarını JGS' ye verdi.

Sağ kanat ise Lee Jun Ki' ye emanet edilmişti. Hızı ve estetiği ile tribünleri kendine hayran bırakırken bir ara sıcak nedeniyle yelpazesini  çıkarıp yelpaze dansı yapmaktan da geri durmadı.








Forvet: İleri ikilide Kang Dong Won ve Jong Hyuk oynuyordu. Kang Dong Won o güzel bakışlarıyla her tribüne döndüğünde ambulans sirenlerinin seslerinde artış oldu. Gayet estetik, atik ve zekice oyun anlayışıyla başarılı bir performans ortaya koydu. Hava toplarına oldukça hakimdi.

Jang Hyuk ise kendinden beklendiği şekilde forvette oldukça hızlı ve yırtıcı idi. Chuno' nun etkisinde kalmış olacak ki ataklar esnasında " Ben Lee DaeGiiiiilliiiim" diye hönkürdüğü sıklıkla duyuldu.




K-pop takımı daha genç bir yaş ortalamasına sahip olduğundan ötürü daha enerjik ve deli doluydu. Aktörler takımı ise yaş ortalamasının daha yüksek olmasını deneyimleriyle avantaja çeviriyordu...

Maçtan kareleri ve maçın akışını sizlere daha sonra bildireceğim... Ama maç başlangıcında ben de düşünüyordum; kazanan kim olur acaba? Kim olur ki?

8 Aralık 2012 Cumartesi

White Vengeance: Hongmen Banquet




2011 yapımı, yönetmeni Daniel Lee olan bu Hong Kong filminde insanın  karşısına Leon Lai, Anthony Wong, Jordan Chan, Andy On, Feng Shaofeng gibi isimler çıkıyor.

Çin tarihinde iyi bilinen bir konuyu ele alan film, bunu kendi içinde yorumlayarak ortaya seriyor. Hongmen ziyafeti olarak bilinen bu olayı ben de pek bilmiyorum o nedenle detaylara girmekte mümkün değil. Kabaca filmde alınan kadarıyla şöyle ki; Qin hakimiyetine son vermek isteyen Han güçlerinde iki general Qin' e karşı savaşmaktadır. Xiang Yu ve Liu Bang. Son noktaya geldiklerinde ortaya atılan bir kehanet işleri tersine döndürür o da şudur ki son kaleyi ele geçiren herşeyin hakimi olacaktır. Böylece birlikte savaşan iki önemli karakter karşı karşıya gelir. Kaleyi ilk fetheden - kan dökmeden- Liu Bang olur. Xiang Yu buna çok öfkelenir. Biraz da danışmalarının etkisiyle masum insanların  kanı dökülmesin diyerek aralarında bu konuyu çözmeye karar verirler ve Hongmen de buluşurlar. Olaylar böyle devam eder. ..

Epik savaş filmleri kategorisinde sınıflandırılamaz film ancak yine de içinde barındırdığı aksiyon sahneleri oldukça güzel.Görüntüler ve çekimlerde oldukça başarılı. Film aksiyondan ziyade daha çok karşılıklı zeka oyunları çizgisinde ilerliyor. Bu nokta da her iki generalin akıl danışmanları devreye giriyor. Zhang Liang ve Yafu. Bir nevi Go aksiyonu.. Ki Yafu rolünde Anthony Wong ve Zhang Liang rolünde Zhang Hanyu film içindeki en başarılı performansları sergiliyorlar.


Film aslında güzel bir konuya sahip ve gidişat ve sonuç derli toplu. Tek eksik noktası içinde barındırdığı pek çok sağlam karakteri tam olarak ortaya serememesi. Xiang Yu ( Feng Shaofeng) karizmatik ama sert ve daha aksiyonel iken Liu Bang daha barışçıl görünen ve adamlarına daha fazla değer veren taraf. İkisi arasındaki ilişki biraz daha ortaya çıksa çok daha etkileyici olurmuş. Yine Fang Kuai, General Han ve Xiang Yu nun adını hatırlamadığım generali falan da karizmatik amcalar ki bunlar gibi nicesi var film içinde ama sadece varlar. Bir diğer olumsuz noktada özellikle başlangıçta filmi takip etmenin zor olduğunu düşünmem. Ben takip ederim ama Kaplan ve Ejderha yı izlerken bile bu ne yaa adamlar ağaçlarda uçuyor diye yarım saatte sıkılan dangoz arkadaşlarım olduğunu bildiğimden ve karakterler tanıtılmadığından noluyoruz dedirtme potansiyeline sahip film. Bunun dışında ilerledikçe her ne kadar mükemmel olmasa da kendini keyifle izleten bir film. Özellikle Yafu ve Zhang Liang arasındaki hamleler ve diyaloglar Art of War pratiği yapmak isteyenler için ideal. 

Bana kalırsa bir eksi noktada şu, gerçi filmin sonunda sözlere dökülüyor ama karakterlerin özellikle Liu Bang ve Xiang Yu nun içinde bulundukları - aslında izlerken bulunduklarını anlamıyoruz pek ve bu da filmi etkileyici olmaktan uzak yapıyor - ikilemi görmüyor oluşumuz. Bu ziyafette ödedikleri bedeller göründüğünden çok daha fazla. 

Sun Tzu nun liderlik konusundaki düşüncelerine katılmamak mümkün değil :P - sonuca gel ! -


3 Aralık 2012 Pazartesi

TALES OF SYMPHONIA: Sylvarant-hen




Aslı bir bilgisayar oyunu olan Tales of Symphonia, OVA lar halinde bir anime serisine döndürülmüş. Oyunu bilmediğim için yorumlarım buna dayalı olmayacak.

Bu 4 bölümlük ovada öğreniriz ki Sylvarant adlı dünyanın devamı için seçilmiş olanın meleğe dönerek insanlıktan çıkması, bu şekilde kendini feda etmesi gerekmektedir. Seçilmiş olan kişi Colette bir kasabada yaşamaktadır. Lloyd ile birlikte büyümüştür. Öğretmeni Rainie' nin kardeşi Genius da Lloyd' un kankasıdır.
O zaman gelir. Kilise der ki seçilmiş olan, zamanın geldi, meleğe dönüşeceğin yolculuğa çık bakalım...  Lloyd ve Genius bunu kabullenmekte zorlanırlar. Bir meleğin yol göstermesiyle uzun yolculuğuna çıkacak Collette e eşlik etmeye karar verirler. Bu esnada Dresdian denilen half elflerin varlığını öğreniriz onlar seçilmişi ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Bu esnada Lloyd un elinde exisphere denilen bir taşın olduğu ortaya çıkar. Half elfler bunu ele geçirmek için delirmektedir.

evet ortaya çok şey çıkıyor. Rainie hoca, Genius, Lloyd, Coletto ve yanlarında koruma olarak Kratos( acayip karizma ) yolculuğa çıkarlar. Kartos, Lloyd a pek çok şey öğretir. Colletto her görevden sonra bir duyusunu kaybetmeye başlar. Bu esnada ortaya Sheena çıkar amacı Collette i öldürmektir, ninjadır kendisi.
Yolculuk devam eder, son OVA da işler karışır... :)) burada duruyorum.

açılış parçası. Kawai Eri- Altemeria




Colette: sevimli ama sakar kızlar kategorisinde. küçüklüğünden beri başını yemişler bunun sen seçilmiş olansın, dünyanın devamı için kendini feda etmelisin diye. bu zavallım da yemiş. Lloyd a da yanık tabii bir taraftan, Lloyd un yaşayacağı dünya için canım feda olsun modunda garibim.

Lloyd: Hafif aptal ama iyi yürekli cesur tiplerden. Colette e yanık tabii ki de.  Zamanla öğreniriz ki annesi bunda olan taş yüzünden kendini kaybetmiş ve babası tarafından öldürülmüş. İkisini de tanımıyor. Bir dwarf tarafından büyütülmüş bu zamana kadar.

Genius: Çok sevimli velet. aslen elf.

Rainie: Genius un ablası. Kasabanın öğretmeni. Yolculuk için seçilmişlerden. Sakladığı bir sır var ama bilemiyoruz.

Kratos: Çok karizma amca. bir olayı çakıyor izleyen hemen de neyse.. Son ova da ne olduğu ortaya çıkıyor.



Sheena: Slyvarant dan olmadığını biliyoruz. Collette i öldürmek için gönderiliyor ama bundan daha sonra vazgeçiyor.

Kurgu ve alt metin aslına bakılırsa oldukça sağlam. İnsanlara öğretilen ve beyin yıkanan herşey doğru değildir tabii ki de, bu izi de taşıyor.

Kapanış: Negai - Kaori Hikita




Dostluk, destek, amaç, sorgulama gibi temaları taşımasına rağmen cıvık cıvık değil, uzatmamışlar, her şey tadında ve kesinlikle ilgiye değer...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...