21 Haziran 2015 Pazar

Sengoku Basara: Judge End (Anime)





Sengoku Basara serisinin üçüncü sezonu olan Sengoku Basara Judge End' i acil durumlar için saklıyordum. İlk iki seri ve film oldukça hoşuma gitmişti bu nedenle üçüncü sezonu büyük moral bozukluğu ve hayattan nefret etme durumu yaşayacağım dönemler için kurtarma simidi olarak elimde tutmuştum. Hoş bunun öncesinde uzun süreli bir bilgisayar sorunu yaşadığım için istesem de izleyemezdim. Neyse beklediğim dönem geldi, ben de ilk iki sezon beni ne kadar eğlendirdiğini hatırlayarak Judge End' e başladım.


İlk bölümlerde biraz hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Noluyoruz nidalarıyla bir yandan izlerken diğer yandan da sorun nerede diye düşünmeden edemedim. (hahah Sengoku Basara' yı ciddiye almak) Bu hayal kırıklığının nedeni bence karakterlerin yaşadığı depresif süreçler de değildi, daha farklı bir eksiklik vardı ama ortalara doğru biraz toparlanmasıyla bu konu üzerinde düşünmekten vazgeçip kendimi olayın akışına kaptırmaya karar verdim. (ya ben bu Sengoku Basara serilerini seviyorum, tarafsız davranamayacağım...)


Konu özeti gibi durumlara girmeyeceğim. Sekigahara Savaşı öncesi ve savaşı konu ediniyor kendine ama tarihi gerçekçilik pek beklemeyin.

İlk bölümde yine  "Oyakata-samaaaaa" -  "Yukimura" nidaları ve neşesi ile açılan animede Yukimura' nın ne kadar odun ve taktiksel öngörüden yoksun olduğu gözümüze sokuluyor ama eski neşeli tonu biraz olsun önümüze sunuluyor ya da tam böyle derken Tokugawa Ieyasu' nun Hideyoshi' ye ihaneti ardından Hanbei' nin gidişi ve Masamune' nin yenilgisi vs... ile depresif  süreç başlıyor...




Date Masamune: Bu karakteri ne kadar sevdiğimi bilen bilir ama ilk bölümlerde çekilir çile değil. Neyse ki çok uzatmadan eski Date Masamune' liğine, o eski eğlenceli karakterine, dangur dungur olaylara atlayışına geri dönüyor. İsteyince çok eğlenceli olabiliyor ama karizma yoksunu da değil yani.




Katakura Kojuuro: Bu adama saygım sonsuz. Bu sezonda da bu yönden yüzümü kara çıkarmıyor. Bir kere herkes Date Masamune' ye tahammül edemez o ayrı konu ama Katakura' nın çizgisi, gerekli zamanlarda çizginin önüne ya da arkasına geçişi, sadakat anlayışı ve herşeyden önce mantığı takdire şayan.


Yukimura Sanada: Bu da bazen çekilmez çile. Salaklığı falan ilk iki sezon daha eğlenceliydi de bu sezon zor çekiliyor. Neyse jeton yavaşta olsa ara sıra düşüyor kafasında.


Sarutobi Sasuke: Bu sezonun en takdir edilesi, en bilge görünümlü kişisi kendisidir bana kalırsa. Ayrıca sempatik ve eğlenceli.


Uesugi Kenshin Her zaman ki gibi saygıdeğer bir karakter olarak varlığını koruyor.


Chousokabe Motochika: Her zaman olduğu gibi. Bu karakteri sevmemek mümkün değil. Benzer şekilde Mouri Motonari de çizgisinden bir şey kaybetmemiş, aynı sevimsizlik ve kendini izole etmişlikle devam etmiş. Gerçi Motochika " öldüğünde kimse seni hatırlamayacak, ölümün kimsenin umurunda olmayacak" diyerek pis bir şekilde ezdi bunu ama algılayamadı muhtemelen. Bu karakteri çekilir kılan tek nokta seiyuusu Nakahara Shigeru.


Ieyasu Tokugawa, diğer renkli karakterelere göre sıkıcı. Last Party' de Mitsunari' ye pek ısınamamıştım ama Ishida Mitsunari hoş bir karakter olarak görünüyor burada. Çok bağırıyor o ayrı konu.


Daha sevilesi pek çok karakter mevcut... Bu 12 bölüm içinde pek çok fantastik olay bekliyordum ama Ieyasu' nun ikinci adamının savaş esnasında vaftiz edilerek Revolution adını alıp  dans sanatına gönül vermesi beni gerçekten ters köşe yaptı.

Oda ve Akechi konularına girmiyorum bile..

Tüm bunlar bana göre Judge End' in ilk iki sezona göre daha vasat olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Aynı nokta müzikler için de geçerli. Yine bir çizgiyi yakalamış ost ama nerede o ilk sezonun ost' u...
Ost' un en güzellerinden ...




Animenin açılış parçası olan Fear, and Loathing in Las Vegas' ın "Thunderclap"' ini sevmedim ben.

Kapanış parçası Chiaki Ishikawa' dan Polaris hoş.



İlk sezonu tekrar izleyesim geldi.

"The power of bonds"

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...